Pages

10 December 2009

Ben Diyorum Ki

Hızlı hızlı yazıp anlatacağım beni yormayın.
Her an doğal bir afet olabilir, doğal olmayanlardan bahsetmiyorum bile, en iyi ihtimalle elektrik kesilir ya da her gün bir damla arsenik atılır suyuma. Bir an önce anlatmalıyım her şeyi ki içimde de kendilerine yer edinme çabasına girişmesinler…
Anlamları öle ustalıkla kuracağım ki sonrasın da önüne serilen anlam bir öncekinden tamamen bağımsız olacak. Tıpkı şey gibi…
Mesaj kaygım yok ya da anlamların doğru olması da umurum da değil veyahut mantıksal çıkarımlarınızın ölçü birimi de, zira onu da siz belirlersiniz. Hem bunun boyutu ne kadar ürkütücü ise o kadar yanlıştır.
Bunları es geçiyorum kimin umurunda zaten?
Kim okuduğunun ya da yaşadığının bir gerisine sarıp, gelecekteki edinim ve cümleyle ilişiğini ararsan hatanın dipsiz kuyusuna yuvarlanmışsındır. Dipsiz dedin de…
Geçmişi ve dolayısıyla bir önceki cümleyi, şimdiye kıyasla yargılamak bildiğin densizlik örneğidir. Yapma bunu yapamayabiliyorsan!
İlla anlaşılmaya çalışılacaksa, bir önceki cümle o anki ruhsal salınımlarla ya da geçmiş o andaki çevresel etkenlerle anlaşılmaya çalışılmalı…
Tabi bundan önce önceki geçmişi anlamak o an için şimdiyi anlamaya çalışmak olacaktır. Bu da o zaman ki şimdiyi anlamak için ondan bir önceki geçişi anlamayı beraberinde getirecektir bu biraz ürkütücü olabilir…
Her şeyinin, şu andaki yaşadığımız zamanı en yeğsidir'i de dedikten sonra alttaki yazıma geçiş için yatay bir akım oluşturduğum üstteki yazımı bitirirken alttaki yazımı eklerim, gibi bir ibare koyup üstteki yazımla nüanslı tezat oluşturarak devam ederim;
-Ben diyorum ki aslında bir şey derken bile hiçbir şey diyorum yani her hal ve karda bir şeyden bahsediyorum… Belli bir konudan bahsetmesem bile bir konu olmayışından dem vuruyorum… Olmayan bir bahsetme de bile bir şeylerden bahsetmediğimi iddia etmem de biraz ürkütücü olabilir… Lakin gel gör ki insanlık bunu hep yapıyor Ve buda oldukça ürkütücü…
-Ve ben diyorum ki "diyorum ki" kalıbından sonra dediğim her şeydeki bir parça gökyüzünde savrulup, orda bir diğer eşini buluyor, o vakit biz diyoruz ki oluyor…
-Ve ben diyorum ki bu yukarda bahsettiğim biz diyoruz ki den sonra söylediklerimizde gökyüzünde bir paça savruluyor ve diğer bir eşini buluyor ise o zaman ne oluyor?
Ne diyoruz ki?
-Ve o zaman diyorum ki ben, hiçbir şeyden dem vurmak bile evrendeki işleyişi etkilemekte. Artık senden kopup bağımsız bir şekilde gidip başka bir şeye yapışıp onla bütünleşebilmekte ait olmadığın şeye aitlik hissi uyandırabilmekte… Ve her birleşim bir başka birleşimi vaat ediyor.
-Dedim ki ben o zaman, yaratmak çok nankör bir olgu, yarattığınız her şey doğduğu andan itibaren sizden ayrılıp sizi hiçe sayacak bir umarsızlıkla tek geriye dönüşü yaratanını zedelemek olan bir hareketle, kendi bireyselliğinin uç noktalarında salınmak için yola koyulmuş olacaktır… Yarattığınızın götü kalkacaktır müsaadenizle. Gözünüzün içine baka baka…


-Ve dedim ki ben ne dediğimi hiç bilmiyorum… Dedim. Ama bu hiç bir şey demedim anlamına gelmez!
Hiç bir şey demiyorum desem bir önceki cümlemle de beni yargılayamazsınız. Şimdiki bir önceki ile tezat oluşturup sizde farkı deyimlere sürükleyebilir. Bu yüzdendir ki;
-Ben dedim.
Ve artık ağzımdan çıkıp okuyucunun hür yorumuna kalmış bir yazı sunuyorum. unutulmamalıki o yorumlarda aynı şekilde benim hür yorumuma kalmıştır. Ve yarattığınız her şey bir babalık hissi uyandırmalı bir sorumluluk aşılamalı…
Dedim, yani ama bilemeden!


8 comments:

G ü n e ş K i t a b e l e r i said...

Ben bu tartışmaya çanak tutan üslubunu yaşına veriyorum:) Keza ben artık hep ortayolcu oldum! Ama senin daha enerjin varken istediğin üslup yolunda ilerle. Seval'in bloğundaki ilk yorumumda hukukçu olduğumu zaten söylemiş, bu vasfıma güvenerek Faust'a başladığımı belirtmiştim.Ama demeseydim de sen zeki üstadım bu ayrıntıyı benim sıkıcı üslubumdan anlardın :)
İllaki yaratacaksak dediklerimizle değil, yaşadıklarımızla yaratalım, anılar torbamızı doldururken kullanalım yaratıcılığımızı.
Söz geçer arkadaşım ve bu dünyada söylenmemiş çok şey kalmış değildir. Ama bazen doğru yer gelir yinelemek ve yorumu değiştirmek gerekir.Yer gelir o cümlelerin yinelenmesi iyi gelir...

Manusal said...

Benim altını çizdiğim yaratmak değil yarattıkalrımıza sahip çıkmaktır.Ayrıca çanak meraknızda ilgi çekici.Yaşımla iilgili enerjik yorum paralellemenizi yetenekli buluyorum lakin sizde bilirsinizki bu durum sizin içinde geçerlidir yani sizin yaşınızda size "unumu eledim eleğimi astım" üslübu verebilir.Ayrıca senin söylediklerinle benim söyledikleriminde havada biryerde çarpışıp bizim söylediğimiz olma ihtimali vardır.Bu da yeri gelmş bir cümle yenilemesidir.

G ü n e ş K i t a b e l e r i said...

Bense burda sahip çıkmaktan çok bir sahiplenme olgusu gördüm: "Dedim ki ben o zaman, yaratmak çok nankör bir olgu, yarattığınız her şey doğduğu andan itibaren sizden ayrılıp sizi hiçe sayacak bir umarsızlıkla tek geriye dönüşü yaratanını zedelemek olan bir hareketle, kendi bireyselliğinin uç noktalarında salınmak için yola koyulmuş olacaktır… Yarattığınızın götü kalkacaktır müsaadenizle. Gözünüzün içine baka baka"
Ve de bu görüşümü destekle, sahipleneceksek geleceğe yanımıza alabileceğimiz, sahiplenebileceğimiz tek şeye anılarımıza sahip çıkalım ve yaratıcılığımızı da onları renklendirmek için kullanalım demek istedim. İnsanların yarattıkları ne olursa olsun onların sahibi olabileceklerine ise çok bir kuşkuyla yaklaşıyorum. Yazarın kitabı onun eseri olsa da artık ondan ayrılmış, ayrı bir karakter taşır ve kendini okurun kollarında bulur, bulmalıdır. Yazar demek istediklerine dahi sahip çıkamaz bir süre sonra, çünkü demek istenen ne kadar önemli ise anlaşılmak istenen ya da anlaşılandan daha önemli değildir.
"biz" ise oluşması için bazen çok sürenin geçmesine gerek kalmayan ama ortak veya paylaşılan noktalar arttıkça doğma ihtimalı çoğalan güzel bir kavramdır. Çarpışmalardan değil, uzlaşılardan, anlaşmalardan, anlamalardan vb. sonra ortaya çıkmasını öneririm.
Burası ise ev sahibi bizzat kendin olduğun için ilgi çekici çanak merakımı engellemeyeceğim bir yerdir:)
Sevgiyle kalasın...

Manusal said...

"Geçmişi ve dolayısıyla bir önceki cümleyi, şimdiye kıyasla yargılamak bildiğin densizlik örneğidir."
Bu sizin bahsettiğiniz ve benimde söylediğim yaratmak olgusuna cevaben daha üst satırlarda kendine yer bulmuştur.Ayrıca kontrolsüz güç güç değildir...
(konu içerisinde bu basit ama dolu bir cümle)
Gerçekten bir teşekkürü hak ediyorsunuz bu tamamen kişisel.
O görüşünüzü desteklememek elde değil lakin yarattığımız şeyler bizden kopucaktır bağımsızlıklarnı ilan edicektir başka bünyelerde yalnız bunun size dönşümünün yarattacağı etkilere karşı dikkat edilmesi durumundan bahsetmemiş olmanız cesaretinizden kaynaklansa gerek.Ayrıca çarpışmadan behsederken beni bir eli kılıçlı savaşçı yapıp kendiniz kanatlı barış elçisi yapmanızda tamamen hayal ürününüzdür.İkimizde aynı şeyden bahsediyoruz bunu söyle bana ki gülümseyeyim.

G ü n e ş K i t a b e l e r i said...

Kuzum siz hala gülümsemiyor musunuz? Lafı geveleyişinizden sizin hukukçu olmadığınızı sanıyorum. Nitekim son yorumunuzda üzerinize bir yorgunluk çöktüğünü ve gittikçe tartışmamızda kan kaybettiğinizi zevkle farkediyorum;) Ama ben kan emici değilim, en azından İstanbul'a dönene kadar vampir dişlerimi emanete bıraktım.
Ben de bugüne kattığınız renkten ötürü size teşekkür ederim.
Yazılarınızdaki cümle hakimiyetinize ise söyleyecek bir sözüm yok, başarılı.
Sayenizde "sahip çıkmak- sahiplenmek-sahibi olmak" kavramlarıyla yeterince meşgul oldum, ama geçmişteki cümleyi şimdiyle ve şimdide yargılama densizliğinde bulunmadığıma yemin ederim, eğer bu deistin yeminini kabul ederseniz.
Gücümü kontrol etmeye çabalamaktansa, gücümü güzel şeylere aktararak olabildiğince kullanmaya, denetimle zaman kaybetmemeye özen gösteriyorum, öneririm!
Hadi ama daha fazla gülümseyin, vurgularım kanatlı bir barış meleğinden beklemediğiniz kadar sert olabilir ama inanın kötü niyet taşımaz.

Manusal said...

Ardı ardına kahkalar patlatıyorum hatta kontrolden çıkıyor ve beni çok eylendiriyor.Sizin söylediklerinizin ardı sıra gülmek daha bir hoş oluru ima etmiştim tabi siz hukukçular direksiyonu görüce hemen çervirmek istersiniz...
Bence kan kaybı hayaliniz, vampir genlerinizin size verdiği halüsülasyon yeteneğidir.Ayrıca gücünüzü güzel şeylere kullanmaktan bahsetmişsiniz varsayalımki başardınız ve güzel şeyleri yarattınız,
"Yazarın kitabı onun eseri olsa da artık ondan ayrılmış, ayrı bir karakter taşır ve kendini okurun kollarında bulur" Bu kollarda sizin polyanacılıınız can verebilir zira bildiği kadarıyla görecelilik terorisi halla geçerliliğini koruyor.
Dip not:Hukukçuların gülümseyebiliğini bilmiyorum "Gücümü kontrol etmeye çabalamaktansa, gücümü güzel şeylere aktararak olabildiğince kullanmaya, denetimle zaman kaybetmemeye özen gösteriyorum, öneririm!" buda pek bir doğaçlama duruyor bütün yaşamı varsayımlar üzerine kuralları uygulamaya çalışan birisine bu özgürlük tıpkı sert bir barış meleği kadar abest olur.

G ü n e ş K i t a b e l e r i said...

Gittikçe yazım ve imla hatalarını artırıyor, benim yazdıklarımdan uzaklaşsan da bir şekilde "polyana, spontane, hayalperest..." gibi vasıflarıma yine de doğru olarak ulaşabiliyorsun, bu da beni nedense şaşırtmıyor.
"sevgi anlaşmak değildir, hukukçu da sevilir!" diye bir facebook grubu var, ben onu gördüğümde kopmuştum ama sana bu kadar hoşgörülü davranmayacağım. Ne demek kuzum "hukukçuların gülümseyebildiğini bilememek!" ;) Sizin gibi eğlenceli insanlar bize ulaştığı müddetçe biz hep neşeli ve keyifte kalacağız, hiç merak buyurmayınız :))
Sevgiyle kalasın Manu, beni güldürdün, sen de kahkahalardan geri kalmayasın!!!

Manusal said...

Yazım hataları hızlı yazdığımdan kaynaklanmıştır.(yoğunluk nedeniyle)
Tamam hukukçuların gülümseme konusunda basi tbir abartma yapmışım hatta çok basit.Affet!
Devamındakiler benim hukuk kurmacasına gönelik genel yorumlarım...
Yine de bu senin benimle konuyu değil yazdıklarımı tartışmaya doğru yönlendiğin gerçeğini değiştirmiyor.Buda bir yetenek tabi ama şu an kullanımı münasip olmamakla beraberindede konu dışında dallanıp budaklanmayı getiriyor.Tamam yeşillik iyidir, ben konuşmayı seven birisiyimdir görüldüğü üzere ama şöyle sevgiyle kalın manu deyip gitmezsen bu şey gibi söyleyip söyleyip
taxi
-nereye abla
-burdan uzak biyere acele et
-heh!
:)