Ben dayanamadım anlatıyorum;
Geçenlerde sinemaya yalnız gittim beni terk ettiğinden sonraki ilk filmim, duygusallığım hız limitlerini zorlar vaziyetlerde gözyaşlarım radar ihbarı almış polis ekibi gibi duygusallığımın götünde bekliyor ceza kesebilmek için. Ellerimi kullanıyorum gözyaşlarım devreye girince polisin çevirdiği sarhoş bir sürücü tadında umursamıyorum ama damlarıma da saygısızlık etmiyorum. Hiç bakmadan dalıyorum içeri, saatlerce hangisinde izleyeceğiz kavgasından yoksun adını bile bilmediğim bir filme yerini umursamadığım bir bilet alıyorum. Filmi seçmesi bile nerden baksan milyonlarca nazlı bakışlar kandırmaya yönelik gaz verişlerle dolu olurdu onlarca koltuğun arasında hangi ikisine oturacağımızı seçmesi bilet satıcısını bileti götümüze sokmaya itici olsa da o da anlardı sevgimizi. Hep de güzel olurdu o iki koltuk sanki o ikisi bizim için yapılmıştı… Filmin başlamasına beş dakika kala son anda doğum günümü hatırlamaların gibi mısır isteyişin beni mısır tanelerinin her birini sikecek kapasitede sinirlendirse de sike sike alırdım o bir kutu mısırımızı. Bu sefer on dakika önce aldım film başlamadan önce yediğim için kızanda yok üstelik merdivenleri yalnız çıkıyorum elini tutarken daha kolaydı kişiliğim sana tutunuyormuş gibi yalnız çıkarken duvarlardaki ünlü aktrisler çerçeveden ibaret konuşacak biri yokken çokta dikkat çekmiyorlar. Salona girdim tek başına ilerlemek çok kolaymış oturdum abuk subuk reklamları izliyorum oldukça iyiymiş seninle izlerken hiç dikkat etmiyordum. Yanlarıma oturdular bile birden çok yalnız hissettim ikinci vitesten dördüncü vitese atladı direk duygusallığım biri dokunsa film bitene kadar ağlarım. Sol tarafım boş olsaydı keşke hep soluma otururdun bugün senin anına boş olsaydı bu seferde boş boş oraya bakardım. Oturamıyorum boynumu yaslayacak omuz yok bu kadar alıştığımı bilmiyordum. Film başladı yarım saate yakın oldu abuk subuk komediden çakma bir film kasıklarım acıdı daha gülmeyi bırak sırıtmadım bile mısırdan da hiç almadım sayılır. Ne kadar kötü olabilir ki diyordum kendime…
Bu kadar boktan geçeceğini sanmıyordum film bitti kusmak üzereyim hayatımın en kötü filmi, herkes toparlanıyor senin yerinde mısırı geviş getirdikten sonra yutan şu şişkoda kalktı neden hiç kıpırdamadığımı merak eden birkaç saniyelik bakışla döndü gitti. Bütün sinema beni terk ediyor gibi içeride üç beş kişiden başka birkaç çalışan var kolumdan tutup atmaları an meselesi. Kalkıyorum bende sinemayı terk ediyorum çıkınca onlarca kişinin içinde filmin bütün sahnelerini hatırlayıp tek tek yorumlayan o kızın sesi yok.
Bu kadar boktan geçeceğini sanmıyordum film bitti kusmak üzereyim hayatımın en kötü filmi, herkes toparlanıyor senin yerinde mısırı geviş getirdikten sonra yutan şu şişkoda kalktı neden hiç kıpırdamadığımı merak eden birkaç saniyelik bakışla döndü gitti. Bütün sinema beni terk ediyor gibi içeride üç beş kişiden başka birkaç çalışan var kolumdan tutup atmaları an meselesi. Kalkıyorum bende sinemayı terk ediyorum çıkınca onlarca kişinin içinde filmin bütün sahnelerini hatırlayıp tek tek yorumlayan o kızın sesi yok.
Ellerim cebimde, kulaklarım sadece isteksiz nefes alış sesime eşlik eden ayak seslerimi duyuyor.
Eve gidip ağlamak için tanrıya yalvarmak üzereyim,
Bu merdivenler ne kadarda çokmuş ne kadarda gözüm görmez oluyormuş seninle…
Ne kadar çok paylaşıyormuşuz bir filmi, sen yokken hepsi yok sadece film gibi.
Dediğim gibi yalnız gittim… İçimdeki seni hesaba katmadan…
1 comment:
Yalnız gittiğin sinema salonları, otobüs yolculukları, ilk kez dinleyip beğendiğin şarkıyı paylaşamamak, aylak aylak sokaklarda dolaşırken yerde onun sevdiği çikolatanın ambalajını görmek, vs. vs...
Bir süre herşey işkence.
Bir de şu kelime doğrulama işlemi işkence. En azından benim için.
Post a Comment