Pages

07 October 2011

Bu İncecik Bir Veda Havasıdır.

Evet, yağış başladı yukardan ta en yukardan, Önce ince ince idi sonra sesleri ile gürlediler, sonra kalın ve sık olmaya başladılar. Daha sonra yeryüzünde biriktiler aktılar, birlik olup. Sırıl sıklam olduk birbirimize sen sırıldın ben sıklam. Birlikte sırıl sıklam olduk. Asimetrik şarkıları sevdiğim bir zaman aralığından aralanıp, sonbaharın eteğinin rengini anımsatan dekoltesinden, dünyayı röntgenliyorum. Birkaç öpücükte kursağımda kalan kuruntudan bağımsız bir ses tonuyla dudakların bana bir şeyler anlatıyor sanki. Kulaklarıma yerleştirdiğim her bir fısıltıdan, bir öykü çıkar yazacak olsam. Lakin bunu yapmak yerine metaforların kelepire çaldığı bir hikâyenin eteğini sıyırıp zamanın tıraş edilmiş bacaklarından aşağı kayıyorum bir süre. Nereden başlanması gerekir diye düşünürken çoktan başladığı geliyor aklıma. Ben aşağı düşerken bütün günahlarımı not eden melek şehvetle boşaldı diye not ediyor vücut dilinde. Hikâyenin bu kısmına okyanus ortasında kalmış bir adayı anımsatan siyah göz bebeklerine bakarak devam ediyorum. Yaşadığın hazlı dehşetin izlerini taşıyan kirpiklerinden döktüğün isyana katılıyorum bir süre. Öfkenin nemli dokusu içimde ki koca çınarın yakasından yapışıp eliyle ömrümü geriye itiyor bense ileriye.

 Sonra ses bitiyor...

Yalnızlık bitiyor…

 

Esrik kokulu bir tapınağın dik duvarlarını işeyen şefkat, hızından kırılıp, bir meyhane kokusuna hapsedip sık sık beceriyor geceyi. Gündüz fısıldıyor tadını çıkarırcasına

-Becerebilmek güzeldir! Diye.

Biraz daha içip sarhoşluğumuza tapınıyoruz. Yarı baygın bir halde memelerinin adını değiştirip, uçarını siyaha boyuyoruz, serseri sarhoşlar gibi nefretin rahmine el ele dolanırken asık suratımdan öpmeye başlayarak benimle seviştin ve gece inleyerek tekrar boşaldı gündüzü düşünerek. Sonra uzaklaşmıştık içimizden ve ikimizden
sonra;

 

Sefil bir aşkın asil konuğu!

Kendini terk ederek uzaklaşmıştı

Sonralardan ve öncelerden…

Yine becermişti yalnız kalan piç,

Yalnız kalmayı,

Sonra gündüz fısıldadı tadını çıkarırcasına;

-Becerebilmek güzeldir! Diye.

Kısacası leş gibiyiz aslında. Katma değerli katma değersiz, değerli ya da değersiz, değerse değerli, değmezse değersiz saçma yargılarımız yüzünden yaşam hanemize her gün yok yazılıyoruz.  Her şekilde o leş iklim üzerimize yapışıp kalıyor ve gökyüzünden sağanak bir cinayet yağarken, susmayı öğrenip işaret diliyle küfrediyoruz günahlarımızı yazan meleğe.

No comments: