Pages

23 February 2010

Susacakalrım Var Benimde


Karşılaşma anımız çokta hazinli olmuyor.
Yıllardır kafamda tasarladığım hiçbir şeye benzemiyor.
Ağlamıyorum örneğin hüngür hüngür!
Tam karşımda sevgime tecavüz eden kadın var.
Nede basit söylüyorum…
Onunla yüzleşme anını ne kadar abarttığımı anlıyorum.
Bir süre durup yüzüne bakıyorum.
Konuşmak istiyor belli ama bu isteğini engelleyecek kadar!
İçten bakıyorum ona.
Anlıyor musun?
Gülüyorum eskisi gibi değil.
Biraz değişmiş yıllar eklenmiş gülüşüme.
Arkamı dönüyorum…
Geride cayır cayır kendiyle kıvranan kadını, kendiliğiyle bırakarak.
Ne demişti falcı kadın yol var, gidiyor…
Kahve falları yalan söylemez…
Yol var daha…
Daha…
İlk yaşam belirtisi gibi konuşmaya başlasam
Dudaklarımdan vicdan sıçrayıp aklıma damlayacak…
Dilimin ucundaki anıları yutkunurken gözlerim yaşarıyor.
Sus lütfen… Bakıyorum… Sus demek için…
Susacaklarım var benimde!
Yüzüne susup, ıslak kulağından öpüyorum sessizce.
Arkamı dönüyorum…
Tek kelime söylemeden…
Susarak…
Her gece kâbuslar gördüğüm bir fanusu parçalarcasına…
Hiç bağıramadığım boşluğumu yırtarcasına dönüyorum.
Tüm zamana arkamı dönmek gibi.
Omzumdan bir avuca sığacak kadar yükü alıp birazda onun omzuna koyarcasına…
Biraz geceleri kâbuslarla süsleyerek,
O zamana ait çığlıkları hiç olmaması gereken bir yerde onun kulaklarına tıkarcasına…
Bak…
Sadece arkamı dönüyorum…
Yüzümü unutmanı istemiyorum…
Arkamı dönüyorum sadece…
Yıllardır ilk kez yalnızım.
Kendimle baş başa…
Bunu anlayabilir misiniz?
Sadece benim gördüğüm bir hayaletle değil…
Kendimleyim!
Tüm bildiğim gerçeği ona bırakarak gidiyorum…
Onun sayesinde büyüyen bir adamın gölgesini unutmaması için, susarak…
Kalbim şimdi benim bir parçam biri nereme kadar bakabilir ki?
Her bakışı kırılır içine işlerken
En dibine geldiğinde yok olur…
Her bakış incinir biraz taşa dönen kalplerimize çarptığında…
O yüzden aksaktır aksanımız…
Konuşarak bile anlatamayız o yüzden.
Arkamı dönüyorum sadece…
Sokağın başında bana gelecek kişiyi beklemeye.
Ona doğum günü hediyesi olarak bir şiir yazdım.
Benden özel bir şeyler beklediğine eminim…
Kendimi kırmak istediğimden eminim.
Sıkıcı bir salı günü seveceğim kadını bekliyorum elimde buruşmuş bir kâğıt.
Bir türlü bitiremediğim üç noktalı cümleler kuruyorum…
Bir kadından bir kadına aşk sıçratıyorum zehir gibi…
Bir orta yaş tutkusu kalem kederi ediniyorum.
Dönüş yolunda… Keskin dönemeçli uçları az kahve
Haşmetli bacaklarından bakarken nadide hayata
Fena otuz altılık dul…
Geçtimi yatak sallanır sonra
Sıvılar kokar ömür içerir bozulmadan
Kaç gebe erkek ardında…
Az sonra karanlığa açılan kapıda
Kirpik perdeli gözlerinde bir elveda yağmuru…
Artık gündüzleri düzdürüyor kendini
Gece odlumu tek kişilik sallanan bir vapurda ağlıyor orospu.
Meğer evi bebek kokusu…
Yattığı yerleri gezerken dudaklarını okşuyor
Aldığı hayatların zevkleri ısırgan
Vakit geldimi azıyor bilmediği yok
Oysa her yeri anne sütü…
Bir salı günü kırılmış eski bir sayfadan sızıyorum
Elveda yüzümü sakın unutma!

6 comments:

SeV@L said...

Hemen hemen her şey bir şarkıyı anımsatır bana.

Mesela senin yazın da;

Susarak özlüyorum (işte buna bıçak çekiyorum)
Sözcüklerim varmıyor uzaklarına
Birer birer düşüyor bütün öpmelerim
Ağır yenilgiler alarak

(Ahmet Aslan-Sadece Susarak Özlüyorum)


bu şarkıyı anımsattı.

Manusal said...

Bu özlem şeysi değildi pek
çok şeylerim vardı söyleyecek sonra karşılaşınca susacakalrım varmış onu fark ettim.Dün arkamı döndüm işte ne güzeldi...

. said...

Elveda yüzümü sakın unutma!

dersin ama unutuluyor yahu?acı ama değil mi?

. said...

kim bu yahu.OKUDUM DA TÖVBE TÖVBE.KAFAM KARIŞTI BİRAZ.Biraz ağır bir yazı..

Manusal said...

Ağır derken?
Ayrıca gayet netim : )

Berrin said...

sevgiye tecavüz eden biri için az bile yazılmış.

çok güzeldi.