Pages

15 November 2011

Seni Sevmiyorum Ankara




Her şeyden önce bu şehirde yapabileceğiniz en iyi şeyin evde sevgiliyle yapılmış bir Pazar kahvaltısı olduğunu bilmenizi isterim. Yemek yemek, atıştırmak bunlar benzer şeyler olsa da kahvaltı Cemal Süreyya’nın Dediği Gibi;
Kesinlikle var… Ankara’nın bozuk ara sokakların da ilerlerken 70-80’ler çilesine yollarda rastlayabilirsiniz, bu duvara afiş asmayın afişlerini görünce pardox’un manasına tanık olup, ege mahallesi otobüs duraklarındaki inanılmaz kuyrukları görünce çilenin kralına şahit olup, ulan başka semtten hatun bulamadık mı diye içten içe söversiniz Ankara ayazında kaptırdığınız gönlünüze… Bu şehir sizin onu istemediğinizi anlar, siz de onun sizi istemediğini anlarsınız.

 Bir süre Ankara’nın manasız havası alışmakla geçireceksiniz zamanınızı, yapmayın, uğraşmayın. Elinize içinde kısa kollu tişört, şemsiye, eldiven, mont, atkı, güneş gözlüğü ve güneş kremi olan bir valiz ile gezin. Oldu da meclis tarafına gittiniz bot giyin. İlerledikçe dikmenin acımasız ayazı size doğru gelecektir her daim, her mevsim.  Birkaç sefer dikmene gittikten sonra malum lafın neden söylendiğini de anlarsını. “ Ankara’nın dikmeni bir daha gelirsem s.. beni” diyerekten. Bu şehirde yabancı iseniz adresinizi adım başı rastlayabileceğiniz polislere sorun halktan birisine sorarsanız herkes kendi yolunu tarif edecektir. Herkesin kendi yolu olduğu; Sekiz sağa dön, beş sol, iki yüz metre düz yaptığı gizli bir yolu vardır Ankara da. Karşıdan karşıya geçmek bir usta işidir Ankara da yanınızdaki sarışın topuklu hatun kendini yola attı diye sizde atlamayın yola, sizden çok daha hızlı koştuğunu görünce şoka uğramayın. Karşıdan karşıya geçerken yolun geldiği yöne göre yani sağdan geliyorsa sağa, soldan geliyorsa sola birini alın. En son çare iyi yüzme biliyorsan alt geçit kullan.
Birkaç ay sonra Yılmaz Erdoğan’ın ne demek istediğini anlamaya başlarsın;

Sonra her kar yağdığında dilinden dökülür kontrolsüzce “Ankara öyle yakışır ki kar…”
Gün aşırı duyduğunuz sloganlara, yükselin tam ortasında kardeş türkülerden bir parçaya denk gelebilirsiniz hatta kolunuzu sıcacık tutan hatuna fısıldarsınız hemen eğilip.  Yine bir soğuk Ankara gününde hissedersiniz hatunu ne kadar özlediğinizi onun yaslandığı yanınız donduğunda. On ikiden sonra uykuya dalınca Ankara bir bar çıkışı öptünüz hatunun buz tutmuş dudakları çocukluğunuzda yediğiniz yaz buz dondurmaları anımsatabilir size. Ama yinede daha ıslak bir öpücük için aylarca beklemekten iyidir diyip gülümsersiniz. Yazın hep bir yerlere giden arkadaşlarınız, yazın hep Ankara da kalan aklınız olur. Ne kadar yaşarsanız yaşayın bu şehrin sizi istemediğini anlarsınız, o da sizin onu istemediğinizi anlar…

6 comments:

pınar said...

Bir Behzat Ç. yüzünden seviyorum burayı.
Bak birgün yolun ortasında arabaları tepikleyen bir kadın görürsen bu ben olabilirim.

Bir de bu bloggere gıcık oluyorum,senin yazın henüz benim panele düşmedi.

Manusal said...

Senin panele düşmeyen yazı benim için misyonunu tamamlamamış yazıdır, yapabileceğim birşey varsa bu konuda yapayım! Behzat Ç. de ne olaki Ankara da bir semt adımıdır?
: )Şaka şaka ahlatlı bel var eğmir gölü var sevecek başka bir şey bulamadın mı?
Ahh bu kadınlar Behlül Ç. gider, Behzat Ç gelir.

pınar said...

Manu;
ben Behlül'ü hiç sevmiyorum.
Ama Behzat Ç.başka.
Ahlatlıbel'e hep gitmek istiyorum ama (uçurtma uçurtmaya) henüz gidemedim.
Anlayamadığım şeylerden biri de şu Eymir gölüne isteyen herkes girebiliyor mu?
Yoksa sadece Odtülüler mi girebiliyor.
Bak bu sorduğum soru ciddi?
Bunu tam anlayamadım.
Aslında ben Ankara'yı seviyorum sayılır.
Bazı öküz diye tabir ettiğim vatandaşları olmasa ama.Ne yapalım yapacak birşey yok.Herşey olabilir insan ama öküzlük baki kalıyor.

Manusal said...

Herkese açık ama araçla giriyorsun bir ücret veriyorsun herkese açık değilmiş gibi görünüyor.Ben orayı çoks everim ya harikadır. Ufaklıkalr çok sever götürün onları ördekler falan: )

EmeL said...

Ben bir gün Ankaraya gideceğim, buz gibi sokaklarında kulağımda Yılmaz Erdoğan cümleleriyle yürüyeceğim. Ve Ankarayı çok seveceğim. Biliyorum :)

Manusal said...

Kısa bir ziyaret olur umarım.