Pages

11 January 2012

İki Yarımın Bir Elması (kitabın arka kapak yazısı)



Ağaçtan aşağıya doğru yenik düştüğü yer çekimiyle aktı kadın! Ağacın çürüyen gövdesinde kurtçukların açtığı her oyuğu hissede hissede, ağacın en üstünden aşağıya aktı. Küfürle yapıştırdığı dudaklarını aralayıp, çıkardığı pembe diliyle kurtçuk aradı. Ağaçtan aşağıya aktı! Bir tek kendi suretine hapsettiği mutluluğu kesikyüzünü aldı yanına. Fazlası ağırlıktı ve daha fazlasını taşıyamayacak gibiydi. Sırf gövdesi hafiflesin diye ruhunu bile satmıştı! Göz kapaklarına hükmedemeyişinin nedeni, çektiği acının ağırlığı değildi elbet. İnsanlar tanrıyla yalnızken, sanrılarıyla tanrıyken buluşurlardı. Hayatın karataşaklarını avuçlarken bunu düşünürdü. Gökyüzünü aralayıp, ona verilmiş olançeyrek cinsiyetini hapsettiği penceresinden sokağı izlerken hep bunu düşünürdü.
Ağaçtan aşağıya akarken hiç ağlamadı. Ölümün ayaklarını yalayan küçük bir damla kadar cüretkâr, hiç bir rüzgârın yolundan çeviremeyeceği kadar ağırdı. Hayat bekâretini kaybettiği aşağılık ve kanlı çarşafını sonunda ayaklarının altına serecekti. Buna bazı inanışlarda leke deniyordu. Saydam vücudu aşağıya doğru akarken, ışık geçmişti içinden, yalnızlık geçmişti, çığlık geçmişti. Işık kırılıyordu hızından, zaman da...

Ve aşağıya aktı kadın! Desibeline, belirli belirsiz bir tanımı iliştiremeden binlerce haykırış sığdırıp kendini boşluğa bıraktı.Buna bir atlama denilemezdi. Lotus çiçeğinden aşağı dökülür hatta süzülürgibiydi. Logaritmik, boyutsuz ve yuvarlak dünyanın çıkış kapılarını aralamakiçin yaptığı son hamlesiydi bu... Aşağı düşen bu hantal bedenin arkasında bıraktığı izleri kimse görmeyecekti nasılsa. Salt bir etten ibaret bu beden yere çarptığında
Güzelliğini kimseler hatırlamayacaktı...

No comments: