Ağaçtan
aşağıya doğru yenik düştüğü yer çekimiyle aktı kadın! Ağacın çürüyen gövdesinde
kurtçukların açtığı her oyuğu hissede hissede, ağacın en üstünden aşağıya aktı.
Küfürle yapıştırdığı dudaklarını aralayıp, çıkardığı pembe diliyle kurtçuk
aradı. Ağaçtan aşağıya aktı! Bir tek kendi suretine hapsettiği mutluluğu kesikyüzünü aldı yanına. Fazlası ağırlıktı ve daha fazlasını taşıyamayacak gibiydi. Sırf gövdesi hafiflesin diye ruhunu bile satmıştı! Göz
kapaklarına hükmedemeyişinin nedeni, çektiği acının ağırlığı değildi elbet.
İnsanlar tanrıyla yalnızken, sanrılarıyla tanrıyken buluşurlardı. Hayatın karataşaklarını avuçlarken bunu düşünürdü. Gökyüzünü aralayıp, ona verilmiş olançeyrek cinsiyetini hapsettiği penceresinden sokağı izlerken hep bunu düşünürdü.
Ağaçtan aşağıya akarken hiç ağlamadı. Ölümün ayaklarını yalayan küçük bir damla kadar cüretkâr, hiç bir rüzgârın yolundan çeviremeyeceği kadar ağırdı. Hayat bekâretini kaybettiği aşağılık ve kanlı çarşafını sonunda ayaklarının altına serecekti. Buna bazı inanışlarda leke deniyordu. Saydam vücudu aşağıya doğru akarken, ışık geçmişti içinden, yalnızlık geçmişti, çığlık geçmişti. Işık kırılıyordu hızından, zaman da...
Ağaçtan aşağıya akarken hiç ağlamadı. Ölümün ayaklarını yalayan küçük bir damla kadar cüretkâr, hiç bir rüzgârın yolundan çeviremeyeceği kadar ağırdı. Hayat bekâretini kaybettiği aşağılık ve kanlı çarşafını sonunda ayaklarının altına serecekti. Buna bazı inanışlarda leke deniyordu. Saydam vücudu aşağıya doğru akarken, ışık geçmişti içinden, yalnızlık geçmişti, çığlık geçmişti. Işık kırılıyordu hızından, zaman da...
Kadın aşağı akıyordu... Zeminle çarpışacağı o anın
esrik hayalini kurmaktan öte, uçmayı düşleyerek kadar kadındı. Bir tür
bataklığı andıran kirli zemine kayarken, ilk defa kendini anne gibi
hissediyordu. Hiç olmamışlı çiğ rahminden dünyaya dökeceği ezgisel ama keskinbir ıslıkla Azrail’i davet edecek, geçmiş yaşamı boyunca edindiği deneyimlerinisikip atacak olan ölüm onu kucakladığında, şuh bir orgazm çığlığı atacak vegeçmişte yaşadığı kişileri ve bu pragmatist nesnelerin belleğinde bıraktığıizleri ortadan kaldıracaktı...
Ve aşağıya aktı kadın! Desibeline, belirli belirsiz
bir tanımı iliştiremeden binlerce haykırış sığdırıp kendini boşluğa bıraktı.Buna bir atlama denilemezdi. Lotus çiçeğinden aşağı dökülür hatta süzülürgibiydi. Logaritmik, boyutsuz ve yuvarlak dünyanın çıkış kapılarını aralamakiçin yaptığı son hamlesiydi bu... Aşağı düşen bu hantal bedenin arkasında
bıraktığı izleri kimse görmeyecekti nasılsa. Salt bir etten ibaret bu beden
yere çarptığında
Güzelliğini kimseler hatırlamayacaktı...
Güzelliğini kimseler hatırlamayacaktı...
No comments:
Post a Comment