Pages

24 December 2012

İki Yarımın Bir Elması




Sahne bir;

 

Olayın geçtiği mekânın tanıtımı; 18 yüzyıldan küçük bir Avrupa kasabasında şehir meydanî Pazar alanında gerçekleşmektedir olay. Pazar yeri oldukça kalabalık ve soğuk bir gündür.



   Adam karsısında duran duvara kudretle kafasını vurmaktadır. Yaklaşık bir dakika boyunca durmadan bunu yapar. Bu sırada araya isteyen yaşlı bir adamın niyetini anlar ve ona dönüp;



           (Adamın basından assagi doru kanlar süzülmektedir, burada aslında onu ölümle tehdit eder bir ses tonuyla değil de, onu yapmak üzere oldu sedyen caydırıcı bir ses tonu ile konuşur.)



“-Bırak beni yoksa seni de öldürürüm.”



       (İhtiyar bunak korkar ve hemen olay yerinden kaçar ve             sahneyi terk eder.)

Adam bir an durur, seyirciye döner;

(Adamın yüz ifadesi bir şeylerin farkına varmış ve bunu orada olduklarını bildiği seyirle paylaşmak istermiş gibidir.)

 “-Bu ihtiyar buna onu öldüreceğime inanmış olamaz herhalde. Belki de sadece kan onu korkutmuştur. Ya da bakışlarımda vücut bulan ve fakat benim farkında olmadığım bir şeylerden korkmuş olabilir.”

 Adam hızla ve tekrar tekrar kafasını vurmaya devam eder bu arada cevrede toplanan kalabalığın içinden fısıldamalar başlamıştır. Adam hiç merak etmeden, yapmakla meşgul olduğu ise devam etmektedir.

( Bir müddet sonra adam tekrar duru sinirli bir yüz ifadesine rağmen sitemkar bir ses tonu ile seyirciye doğru yürüyerek tekrar konuşmaya baslar)

“-Susun artik, neden herkes burada toplanıyor? Emin olun aralarında ne konuştuklarını merak etmiyorum ne konuştukları hiç ve benim hakkim da ne düşündükleri hiç umurumda değil şuan. Biliyorum hepiniz deli olduğumu düşünüyorsunuz ama değilim! Olsa olsa en fazla kendi içinde bir teslimiyet ani bu. Kendimle tartışma halindeyim ve bu özel olayın burada kalabalığın içinde geçekleşiyor olması benimde canimi sikiyor. Delilik böyle bir şey mi?“

(Adam bu soruyu seyirciye sormuştur, seyirciye düşünmesi için bir kaç saniye verilir ve daha sonra ışıklar yavaşça karartılır…)



   Sahne iki;



   “Olay yerinin geçtiği mekânın tanımı; Sahne birdeki ayni zaman dilimine ve ayni coğrafyaya ait büyük bir tren garında geçmektedir. Gar neredeyse tamamen elinde bavulları olan insanlarla doludur. Ama ortada hic tren yoktur. Herkes treni beklemektedir.”

    

    Kadın gar da bir bank üzerin de uyumaktadır. Kucağında ucuz bir şarap şişesini yan şekilde durmaktadır. Basımdaki kanama durmamıştır ama neredeye durdu denilebilinecek kadar yavaşlamıştır.



    (Kadın uyanır, durumu idrak için etmek bir müddet çevresine bakınır. Elindeki şişeyi seyirciye gösterir ve dün gece biraz içip garda sızdığı mesajını iletir. Daha sonra oturduğu yerden her şey çok normalmiş gibi seyirciyle konuşmaya devam eder.)

    “-Ne arıyorum burada acaba. Yolculuğum nereye belirsiz. Tıpkı bütün yollar gibi. Neden buraya geldim bilmiyorum. Of basım… Öylesine olmalı. Evet! Öylesine gelmiş olmalıyım. Tabi ya dün gece şarabi biraz fazla kaçırıp, yolumu kaybettim burada sızmış olmalıyım. Yoksa ben kesinlikle hiç bir yere gitmem. Herhangi bir kente gitmek için, o lanet biletlerden almam ve o lanet trenlerden birisine binmem. Bir kere hazırlık yapmamışım evden çıkarken, çantam yanımda değil ve saclarım çok dağınık.

    (Kadın elini saclarına götürür. Saçlarını kesmiştir. Sacları kısa ve dağınıktır. Farkına varır varmaz ağlamaya baslar.  Ağlamanın şiddeti yönetmene bırakılmıştır. Bir süre sonra tekrar konuşmaya baslar)

   “-Aslında kalbime yakışan tas duvarlarıyla garda olmak iyi geliyor. Bu soğukluk bu bekleme hali cinnetin yerleşebileceği en değerli mevzi. Bir durak ve bir durak daha ve sonra tren dursun. Makinist tren bastığında sen hızlanırsın, dünya hızlanır.”

    (Kadın elerlini seyirciye gösterir.)



     “-Bakin istasyon soğukluğu elerlime bulaşmış. Üzerinde bir parça kan var. Aslında ilk basta kan önce sıcaktı ama sonra o da kaskatı kesildi. Kan üşüdü.

   

   (Kadın sinirli bir şekilde içinde konuştuğunu sandığı birisine hitap ederek)

 “-Sus artik sen de sessiz ol!” 

   (iç ses alaycı bir ses tonuyla,)

“-İyide kimse sessiz değil ki…

Sahne iki ayni sahne birdeki gibi yavaşça karartılarak kapatılır.



Sahne üç;



   “Olay yerinin geçtiği mekânın tanıtımı; Sahne ikideki mekân aynen korunur. Gardaki yolculardan bir kimsi azalmıştır. Kadının tam hizasında biraz ileride bir adam oturmaktadır. Kalabalığın içinden ama kalabalıktan ayrı. Sanki kadınla ortak yönleri ya da anıları varmış gibi. Kadın bir süre öylece beklemektedir. Sahne sırası bu adamdadır.



   (Kadın ayağa kalkmıştır adama doğru yürümektedir. Bu sırada adam seyirci ile konuşmaya baslar.

“-Neden bana bakıyor, buraya mı geliyor? Aman tanrım yanlış bir şey mi yaptım? Adımları hızlı adımları nabzımla bir, aklaşıyor…

(Sahne sırası kadındadır.)

“-Biriyle konuşmaya ihtiyacım var eğer onunla konuşursam her nereye gidecekse oraya bilet alırım. Benimle konuşmalı, bunu yapabilirim. Çantasına koyduğu tras makinesi kadar yoldaşlık edebilirim ona.”

   -Hey sen! Seni birlerden tanıyor muyum, nereye gidiyorsun?

(Adam onu duymamıştır. Sahne sırası kadındadır.)

 “ -Benimle konuşuyor. Cevap vermeli miyim?”

(Adam bulunduğun şoktan çıkar kadına doğru bakar. Gözleri bir an için kadının göğüslerine doğru kayar ver hemen bakışlarını baksa yöne çevirir ve seyirciyle konuşmaya devam eder.)

“-Bir kaç adim kaldı. Uff kalbim hızla çarpıyor. Ya heyecandan ya da korkudan ilmiyorum. Yüzüme bakıyor ne söyleyeceğimi merak ediyor olmalı. Ben de ne söyleyeceğimi merak ediyorum.

(Kadın adamın yenine gelmiştir ve onunla konuşmaya baslar.)

-Adini bilmiyorum ama beni dinlemeni istiyorum. Konuşacak baksa kimsem yok.

- Seni dinlemekte konuşmakta istemiyorum. Başka biri olduğun için değil. Sadece konuşmayı sevmediğim için.

(Adam arkasını döner saati kontrol eder ve konuşmaya devam eder.)

-Sanırım gitmem gerek genç bayan.  Bu arada bence kafandaki yarayı birine göstermelisin. Kanaman var, dikiş atmaları gerekebilir.

-Kafamdaki yaraya sen bakamaz mısın, hey söyle bana burada kalmam mı gerek?

(Sahne kararır, hareket etmeye başlayan trenin sesi duyulur. Müzik esliğinde sahne kapatılır.)



   Sahne dört;



Olay yerinin geçtiği mekanın tanıtımı; Adam gitmiştir kadın bir bak üzerin oturup, burada kalan karakterini canlandırmaktadır.

Sahne dört- burada kalan;


(Kadın üzgündür; elinde bir şarap şişesi şarabından yudumlamaktadır. Sonra seyirciyle konuşmaya baslar. Sesinde yalnızlığın tınısı hissedilmelidir.)



“-Bu tıpkı bir şarkinin nakarat kimsi gibi, her ne kadar farklı şeyler söylersen söyle en sonunda nakarat kısmına geliyorsun. Kimdi o adam? Belki de şimdiye kadar yolcu ettiğim herkesti. Adini bilmiyordum ama dinginliğini ve sac rengini sevmiştim. Benimle gel dese gidebilirdim. Çünkü geri dönebileceğim bir yer yok. Gerçeğin asık süratini tokatlar gibi güldüğüm zamanlar bana eslik etse yeterdi. Her gidenin bir sürü bahane ardından “gitmem gerek” diyen iç sesini göğüs kafesime teyelledim. Hih! Burada oturmuş gidiyor olmanızı anlamaya çalışıyorum. Hadi gidin simdi gidecekse gücüme. Hiçbir menzil kalbimden daha uzak değil ki!

(kadının iç sesi alaycı bir ses tonuyla konuşur.)

-Bırak bunları haspam seni duyamaz.

(Kadın iç sesine aldırmadan devam eder. Bu sefer aman sıkarım böyle hayati tadın da bir enerji vardır ve daha pozitiftir.)

“- Zihnindeki sanlı raksımız bayatlarsa ve daha fazla bana katlanamıyorlarsa, kalan da olurum elbet. Matematiğe canimiz feda. Bulurum yeni birisini, biraz toplar beni, toparlar. Dağınık görünmek istemiyorum.

(Kendisini toparlamaya çalışır ama saclarının eksildiğini anımsar ve durur. Sonra seyirciye döner.)

“- Sarkiyi duyuyor musunuz?

(İç ses umursamaz bir şekilde cevap verir.)

-Hayır, duymuyorlar.

(Kadın konuşmaya devam eder.)

“- Yanımdan insanlar geçip gidiyor. Hepsi beni izliyor hala.

(Seyirciye dönerek,)

-Sizde beni izliyorsunuz. Kendimi o reyting rekorları kiran o aptal dizilere benzetiyorum. Aptal bir TV kutusundan hayatini sıçramış gibiyim. Birinizi kolundan tutup neden bu halde olduğumu açıklamak istiyorum. Dudaklarımı aslında ben jiletledim ve kafatasımı da ben kirdim. Biraz önce hayatimin aksini kaybettim ve onu götüren tenin altına atladım desem samca olur. Kim inanır buna hiç bir tren dudaklarınızı kesip geçmez üstünüzden…

(Sahne kararır, fonda “Sezen Aksu- Sari odalar” çalmaktadır.)



 Sahne dört – Onunla giden;



Olay yerinin geçtiği mekanın tanıtımı; Kadın sahne ikide uyandığı bankta tekrar sızmıştır. Beyaz şeffaf bir tülden maskesi olan baksa bir kadın iç sesi canlandırmaktadır. Sahnenin diğer ucunda adam trende yolculuk etmektedir.


(iç ses sessizce adamın yanına doğru ilerler ve konuşmaya baslar.)

“- Belki de çoktan onunla birlikte trene bindim. Basımı güzel omzuna dayayıp kendimi uykuya teslim ettim.

(iç ses basını adamın omzuna dayar)

-Belki de saclarımı okşuyorsun su an ve bana teselli veriyorsun.

(Adam saclarını okşar ve,)

-Geçecek, hepi geçecek beni buldun ya hepsi geçecek.

- Su an bir rüya bir hayal geçecek ve geçici olan bu. Onun yumuşak omuzlarında uyuyorum. Ortada karışık bir haz var.  Sadece sen, ben ve siz hiçbirimiz aslında burada değiliz. Ötenazi isteği talebe alınmayan Fransız bir tanrıyla kırıştırıyorum sanki. Hafızamı okşuyor ve boşalıyor geçmişim kanlar içinde. Heyy uyan be kadın, uyannnnn, uyan Peru, Amsterdam her kıta uyansın ahdi. Bir adam, bir ev, bir çocuk elimde bir sise şarap çok yalnızım lan uyanın hadi. Aklımda çok şey var ama yanım hala bos.

(İç ses kimseye bir şey söylemeden sahnede bir kaç tur volta atar. Ellerini ceplerine götürür ve ceplerini yoklar öyle bir an aklına gelmiş gibi.)

“-Ceplerim bos çok şükür, yani istememde onunla gidemezdim onunla. Bu beni az da olsa rahatlattı yahu. İlk defa parasız kaldığıma seviniyorum. Ya da yalnızlığıma bir bahane bu sanırım.

(Birisi bankta duan kadının yanına gelir. İç sesi  gösteren ışıklar zayıflatılır. Onun için gitme vaktidir.)

-Bayan bakar mısınız? Uyanın lütfen. Burada uyuyamazsınız.

 (Kadın uyanır, uyku semesi ve absa grisi ile basını zorla kaldırır ve gar güvenliğine söyle bir bakar ve kafası atar.)

-      Tamam, be tamam gidiyoruz iste.

Sahne dört kapanır kapanış müzikle yapılmalıdır. Müzik secimi yönetmene bırakılmıştır.



Sahne 5 ;



   Olay yeri tanıtımı; Dar, karanlık ve sessiz bir sokaktadır kadın. İnce bir müzik sesi gelir ama kimse bunu anlayamaz.



( Kadın üç numaralı kapının ziline basar, kapıyı açan olmaz ve kanaması da durmuştur. İç ses sahneye girer,)

Bir şarki yan tarafımda …

(Ses yükselir ve “If it be your will” nakaratı duyulur bir kaç saniye sonra ses tekrar kısılır ve iç ses devam eder.)

Bu şarkıya uyuz oluyorum, ben uyuz oldukça sanki nota dökülüp  saçılıyor. Herhangi bir şarki su an ihtiyacım olan en son şey. Doğum sancılarına benzeyen bir kesintisiz bir sancı hissediyorum. Sancı dediğiniz seyide hiç sevmem. Yine geldim bu nalet eve…

(İç sesi gösteren ışıklar söndürülür, kadın zile tekrar basar. İç ses devam eder.)  

-      Fondip yapıp kalan şarabi,

(iç ses kadına döner, kadın navar gibisinden bir hareket yapar. İç ses elindeki şişeyi işaret eder. Kadın umursamaz. İç ses şişeyi tekrar gösterir ve imcesi için bir işaret daha yapar. Kadın zorlada olsa şişeyi basına diker. İç ses tekrarlar.)

-      Fondip yapıp kalan şarabi, kalbimin gümüş saclı mahcup adamına arkamı dönüyorum.

(Kapı açılır bir adam,

-Hoş geldin sara  

Der ve kadını içeri alır. iç ses;)

-Aaa adim Sara imiş…

(Ve sahne Sezen Aksu-Sari Odalar ile kapatılır.)

İki Yarımın Bir Elması-  Manu Ferhat Karaağaç













No comments: