Keyifli olduğum söylenemez, üzgün de değilim, sakin
sayılmam, radyasyona uğramış bir yalnızlıktan kelepir gözyaşları döküyorum.
Biteviye geçen yozlaşmış günlerden ve yalan olduğuna şüphe olmayan bir oyundan
başrol çalıp, aşırı heyecanlara yenik düşüp kendimi ele veriyorum. Yalnızlıktan
kabaran yüzüm çok ironik görünüyor, girdiğim her hayatta ellerimden geldiğince
anlam kaydırması yaptım ve üç yanlışım bir doğruma satıldı bu yüzden. Sırf birini anlamak için sarf edilen onca lafın gölgesine sığınıp unutur gibi yaptım.
Oysa hayat hatırlar gibi yaptıklarımdan ibaret. Yaptıkların yanına kar kalır
deseler de aslında yanında olan hep yapamadıklarındır. Bir kaç insan unutup,
bir kaç anıya asıldım, birkaç insan hatırladım. Sessizce... Merhametin kadife
evinde sırtımı sıvazlarken üşüyen ellerimi, titrek bir ateşin sıcağına
bağışlayıp sevişecek bir cıvır bulmaktan yanayım. Huyum kurusun, kuru iyidir
aslında yanında yaş olanı da yakar üstelik bu şeyin suyu nereden geliyor bilen yok.
Şey derken erkekliğimi öğüttüğüm değirmeninden bahsediyorum. Yok olduğumuz, yok
olduğumuzu sandığımız o yegâne ve sırnaşık zamanda, varlığımızı sınadığımız
boşlukta, teslimiyetin eşiğinde, huyumun dipsiz kuyularda kuruyuşunu, uslu bir
çocuk gibi oturup kaygan taraflarının ayaklarımı yerden kesişini izledim,
sadece sarılmak kendin dışında bir şeyden nefes almakmış hayat. Hâlbuki deliriyormuşuz
böyle eğlendiğimizi sanırken. Yazdıklarımı anlamaya çalışırken kuruduğunuz
hayalleri peçetelerinizin altına saklayışınızı düşünürken gülümserim en fazla
aman gamzelerime zeval gelmesin. İleri geri alınan saatlerin kıskacında
boşalırken, kendimizi evrenle birleştirip hayatlarımızı dönüştürmeye
kalkıştığımız özenti bir hizayla sıralanmış gibiyiz. Hazır olana kadar rahatlayamadığımız,
rahatladığımızda ise hazır olamadığımız bir zaman. Lanetlenmiş, sürülmüş ve
terk edilmiş, yalnızlığın kutsal mabetlerine, el basarak yemin edersem inandırıcı olur muyum?
Olmaz isem çıkarıldığım kadrajdan el sallar, kadraj deyince
de aklıma Cansu’nun gelmesine ayar olurken Cansu’nun da bana Seval’i
hatırlatması görmezden gelemem. Biri çıkıp sevse beni ve olaya kaza süsü verse.
Fikir Seval’in ama bazen bunu yürekten istiyorum. Mesela şu an…
Dinlenmiş geceler, demli hikâyeler, yıllanmış
türküler efsanevi kalçalar ve rujlu dudaklarla dolu bir hafta sonundan sonra
bir arkadaşım daha nişanlandı. Eski sevgililerle karşılaşmalar insana keder
yüklüyor. Bir şey yazmıyorum aslında. Yazar, gibi yapıyorum hepsi bu sen de
okur gibi yapıyorsun. Bu hafta ilk kitabımın son cümlesini yazdım sizlerle de
paylaşayım isterim. Düşünüyorum, aslında devam edebilirim hem yazmaya hem de hayata…
Çalsın o vakit, yangın olduğum tüm kadınlar için.
4 comments:
iyiki bu şarkıyı çok seviyoruz dedik.Bütün bloglarda bu şarkıyı yayınlıyorlar.
Manu napıyon:)
Pınar
Masal sen misin?
Değilsen kimsin?
benim:=)
Domates suyu ne ya: )
Neyse ben iyiyim kadın sizleri sormalı.Epeydir göremiyorduk, meraklandık vallahi:)
Post a Comment