Pages

01 November 2011

Sen Bana Yangın Ol



Keyifli olduğum söylenemez, üzgün de değilim, sakin sayılmam, radyasyona uğramış bir yalnızlıktan kelepir gözyaşları döküyorum. Biteviye geçen yozlaşmış günlerden ve yalan olduğuna şüphe olmayan bir oyundan başrol çalıp, aşırı heyecanlara yenik düşüp kendimi ele veriyorum. Yalnızlıktan kabaran yüzüm çok ironik görünüyor, girdiğim her hayatta ellerimden geldiğince anlam kaydırması yaptım ve üç yanlışım bir doğruma satıldı bu yüzden. Sırf birini anlamak için sarf edilen onca lafın gölgesine sığınıp unutur gibi yaptım. Oysa hayat hatırlar gibi yaptıklarımdan ibaret. Yaptıkların yanına kar kalır deseler de aslında yanında olan hep yapamadıklarındır. Bir kaç insan unutup, bir kaç anıya asıldım, birkaç insan hatırladım. Sessizce... Merhametin kadife evinde sırtımı sıvazlarken üşüyen ellerimi, titrek bir ateşin sıcağına bağışlayıp sevişecek bir cıvır bulmaktan yanayım. Huyum kurusun, kuru iyidir aslında yanında yaş olanı da yakar üstelik bu şeyin suyu nereden geliyor bilen yok. Şey derken erkekliğimi öğüttüğüm değirmeninden bahsediyorum. Yok olduğumuz, yok olduğumuzu sandığımız o yegâne ve sırnaşık zamanda, varlığımızı sınadığımız boşlukta, teslimiyetin eşiğinde, huyumun dipsiz kuyularda kuruyuşunu, uslu bir çocuk gibi oturup kaygan taraflarının ayaklarımı yerden kesişini izledim, sadece sarılmak kendin dışında bir şeyden nefes almakmış hayat. Hâlbuki deliriyormuşuz böyle eğlendiğimizi sanırken. Yazdıklarımı anlamaya çalışırken kuruduğunuz hayalleri peçetelerinizin altına saklayışınızı düşünürken gülümserim en fazla aman gamzelerime zeval gelmesin. İleri geri alınan saatlerin kıskacında boşalırken, kendimizi evrenle birleştirip hayatlarımızı dönüştürmeye kalkıştığımız özenti bir hizayla sıralanmış gibiyiz. Hazır olana kadar rahatlayamadığımız, rahatladığımızda ise hazır olamadığımız bir zaman. Lanetlenmiş, sürülmüş ve terk edilmiş, yalnızlığın kutsal mabetlerine, el basarak yemin edersem inandırıcı olur muyum?
Olmaz isem çıkarıldığım kadrajdan el sallar, kadraj deyince de aklıma Cansu’nun gelmesine ayar olurken Cansunun da bana Seval’i hatırlatması görmezden gelemem. Biri çıkıp sevse beni ve olaya kaza süsü verse. Fikir Seval’in ama bazen bunu yürekten istiyorum. Mesela şu an…
Dinlenmiş geceler, demli hikâyeler, yıllanmış türküler efsanevi kalçalar ve rujlu dudaklarla dolu bir hafta sonundan sonra bir arkadaşım daha nişanlandı. Eski sevgililerle karşılaşmalar insana keder yüklüyor. Bir şey yazmıyorum aslında. Yazar, gibi yapıyorum hepsi bu sen de okur gibi yapıyorsun. Bu hafta ilk kitabımın son cümlesini yazdım sizlerle de paylaşayım isterim. Düşünüyorum, aslında devam edebilirim hem yazmaya hem de hayata


Çalsın o vakit, yangın olduğum tüm kadınlar için.


4 comments:

pınar said...

iyiki bu şarkıyı çok seviyoruz dedik.Bütün bloglarda bu şarkıyı yayınlıyorlar.
Manu napıyon:)

Pınar

Manusal said...

Masal sen misin?
Değilsen kimsin?

pınar said...

benim:=)

Manusal said...

Domates suyu ne ya: )
Neyse ben iyiyim kadın sizleri sormalı.Epeydir göremiyorduk, meraklandık vallahi:)